*** H o ş  G e l d i n i z...***

Tarihçe (Özet)

Yenişarbademli (Payamlı) Tarihi

1860 Yıllarında Yaşayan Sülaleler

1895 Alman Seyyah F.Sarre'nin Anıları

1896 Yılı Vergi Mükellefleri

1910-1920 Yılları Arasındaki Yerleşim

Şehitlerimiz ve Gazilerimiz

 

YENİŞARBADEMLİ (PAYAMLI) TARİHİ

 

NOT: Bu bölüm Emekli Öğretmen Veli KARACA'nın "BELGELERLE YENİŞAR" adlı kitabından alınmıştır.

PAYAMLI – YENİŞARBADEMLİ 

16.YÜZYILDA YENİŞEHİR (YENİŞAR) NAHİYESİ (1485-1584)

YENİŞAR’DA MEYDANA GELEN BAZI SÜRTÜŞMELER ve BAZI RAHATSIZLIKLAR

YENİŞAR’DA KAZALIK ve NUMAN AĞA’NIN SALTANATI

KESTEL OLAYI

YENİŞAR’DA KAZALIĞIN LAĞVEDİLMESİ

MİLLİ MÜCADELE YILLARI ve CUMHURİYET DÖNEMİ

YENİŞARBADEMLİ İLÇESİ

YENİŞARBADEMLİ KAYMAKAMLIĞI

YENİŞARBADEMLİ

PAYAMLI – YENİŞARBADEMLİ

Yenişar “Yeni şehir” anlamında kullanılmıştır. Bugünkü Yenişarbademli’nin bulunduğu alanda orman ağaçlarının çoğunluğunu badem ağaçları oluşturduğu için de burada kurulan köye Bademli (Payamlı) köyü adı verilmiştir. Daha sonra Yenişar’da kurulan bu köy Yenişarbademli olarak anılagelmiştir.

Elimizdeki belgelere göre 1071 tarihinde vuku bulan Malazgirt Meydan Muharebesi’nden elli yıl sonra, yani 1120-1121 yıllarında Türk akıncılarının Anadolu’yu istilaları ve bunu müteakip Sultan Mesud’un 1141-1142 yıllarında Selçuklu-Bizans mücadelesi sırasında Yenişar (Bademli) mamur bir yerleşim yeri idi. Geçmişi Lidyalılara ve daha önceki zamana kadar uzanan bu bölgede çeşitli medeniyetlerin izlerine rastlanmaktadır (Şekil:5,7,12,13,18).

Yukarı Merkez İlkokulu ile Yenicami yapılırken temel kazılarında, mezarlarla beraber birçok sikkeler ve eşyalar bulunmuş olup, büyük bir kısmı 1949 yılında Konya Müzesi’ne kaldırılmıştır.

Halâ çevrede 11. Yüzyıl öncesi ile anıla gelen Ağros, Amaldo, Zeyvos, Hoyran, Allat, Hökkeşe gibi yer adları mevcuttur. 12. Asrın ikinci yarılarından sonra yavaş yavaş silinen bu yerleşim merkezleri, 1250-1466 yılları arasında geçen 210 yıllık bir zaman dilimi içinde harabeye çevrilmiş olup, ormanlarla kaplı bir arazi görünümüne bürünmüştür.

Yenişarbademli’nin kuruluşu, Osmanlı padişahlarından Fatih Sultan Mehmet tarafından Konya ve Karaman’ın 1466 yılında Osmanlı topraklarına katılması ile başlar. Konar-göçer Yörüklerinden iskan edilen Bademli’nin, 5-10 evle yerleşik düzene geçtiğini bazı yazılı kaynaklardan öğreniyoruz.

“Beyşehir Sancağına ait 1466 tarihli Müsellim Defterinde Yenişehir Nahiyesi’nin kimi köylerinin aslında Yörük olduğu samimiyetle yazılmıştır.

Bu belgede kimi köylerin Yörük olduğunu dile getirirken Yenişehir (Şarköy), Kürtler ve Muma köylerinden gayri köyleri kastetmektedir. Bu köyler Bademli, Kurucaova, Yenice İsrailler, Küre, Keçilik Hoyran’dır.

Belgeler ışığında Bademli’nin 16. Yüzyıldaki toplumsal durumu rakam olarak şöyledir:

YIL

NÜFUS *

HANE

1484

20

15

1507

25

21

1524

37

28

1584

111

 

16. YÜZYILDA YENİŞEHİR (YENİŞAR) NAHİYESİ (1485-1584)

Osmanlı Devletinin yükselme zamanına rastlayan bu dönem, Fatih Sultan Mehmet, İkinci Sultan Beyazıt, Yavuz Sultan Selim, Kanuni Sultan Süleyman ve İkinci Sultan Selim’in Padişahlık dönemidir. Harita: 4.

Bu yüz yılda Beyşehir Sancağı’na bağlı Yenişehir nahiyesi ve köyleri hakkında belgeler ışığında şu bilgilere rastlamaktayız:

1- BADEMLİ: 1485 yılında 20 nüfus 15 ev, 1507 yılında 25 nüfus 21 ev, 1524 yılında 37 nüfus 28 ev, 1584 yılında 111 nüfus mevcuttur.

1507 yılında bu köyde; bir vakıf çiftliği, bir tımar çiftliği mevcut olup, Hacı Sadi adında bir kişi tımar sahibidir.

1584 tarihli nüfus sayımına göre bu köyün gelir vergisi hasılı toplam 3600 akçadır. Vergi geliri içinde; Asyab (9) bab resm (300), Asyab seng (3) bab resm (30) vergili değirmenler vardır. Asyab su değirmeni bab, kapı; seng, taş anlamındadır. Şu anda Söğütlübent’te, Kızıltarla’da, Eğrik’te, Değirmenönü’nde yerleri harap bir vaziyettedir.

Hanefi oğlu Abdi köy imamı olup, kabri Merkez camisi ardındadır.

2- YENİCE: 1485 yılında 52 nüfus 40 ev, 1507 yılında 60 nüfus 35 ev, 1524 yılında 76 nüfus 44 ev, 1584 yılında 116 nüfus mevcuttur. Bu yıllardaki gelir vergisi hasılı toplam 7500 akçadır.

1507 yılında bu köyde bir tımar çiftliği mevcut olup, Mehmed’in Halil adında iki kişi tımar sahibidir.

1584 tarihli nüfus sayımına göre 2 bablı su değirmeni ile, bir mescide sahiptir.

Bu dönemde Nahiyenin merkez köyü Yenice olup, Kadı Nâibi genellikle bu köyde oturuyordu. Bu kişi evlad-ı cemaattan yani peygamber soyundan, Kadızadegan (soylu kadılardan) Kadı Naib-i Ali oğlu Musa idi. Naib bugünün anlamı ile Kaymakam veya hakim anlamındadır. Şu anda bu zatın kabri köy içindedir. (Çelebilerin avlusu içindedir.)

3- KÜRTLER (Pınarbaşı): 1485 yılında 60 nüfus 50 ev, 1507 yılında 59 nüfus 42 ev, 1524 yılında 78 nüfus 39 ev, 1584 yılında 131 nüfus mevcuttur.

Yenişehir köyleri Pazar ihtiyaçlarını bu köyde kurulan hafta pazarından tedarik etmekteydiler.

1507 yılında piyade ve müsellemlerden 40 nefer ile 3351 üşür geliri vardır.

Vakıf eserlerinden bir zaviye mevcut olup, Şeyh İbrahim adında bir zata aittir.

1518 yılında bu köyde kayıtlı beş derviş olup, kabirleri halâ köy içinde birkaç ardıç topluluğu içindedir.

1584 tarihli nüfus sayımına göre bu köyün gelir vergisi hasılı toplam 8100 akçadır. Buranın halkı Kürt tayıfesinden olup, ayrıca Türk olmayan kavimlerle de beraber yaşarlar.”Yaylak der Kariye-i Kürt tayifesi ve gayr-ı etrak yaylalar” sözü bunun ispatıdır. Şu anda Kürt tayifesine ait hiçbir ize rastlanmamaktadır.

Ayrıca adı geçen köyün (Kürtlerin) sınırı yakınında ALPLER ve OLUK adında iki mezranın adı geçmektedir. Oluk mezrası şu anda Kürtler Oluğu olarak anılır. Alpler mezrası ise bilinmemektedir. Alpler kelimesi bildiğimiz Alp dağları değildir. Alp kelimesi Türkçede kahraman, yiğit anlamına geldiği gibi, Alp Erenleri ile de ilgilidir.

Alp Erenleri; islamiyeti yayöak için Anadolu’ya gelen Hoca Ahmet Yesevi talebeleridir. İsmini bu bölgeye yerleşen Alp Erenlerden almış olabilir. Çünkü Mezra-i Alp ; Alplerin tasarrufunda yer alan bölge demektir. Biz buranın ALLAT olduğuna hükmetmekteyiz.

4- MUMA (Gölkonak): 1485 yılında 69 nüfus 60 ev, 1507 yılında 73 nüfus 37 ev, 1524 yılında 101 nüfus 70 ev, 1584 yılında 188 nüfus mevcuttur.

1507 yılında bir tımar çiftliği mevcut olup, Melikşah adında bir kişi tımar sahibidir. Yine bu yılda piyade ve müsellemlerden 4 nefer ile 474 üşür geliri vardır.

1584 tarihli nüfus sayımına göre bu köyün gelir vergisi hasılı toplam 13000 akçedir.

1518 yılında bu köyde kayıtlı dört derviş görülmekte olup, Hacı İbrahim ve oğlu Abdi’nin adı geçmektedir. 1584 yılında yedi neferden oluşan bu ailenin Ebu Eyyub-Ensari’nin soyundan olduğu eski defterlerde kayıtlıdır. Öşürden başka bütün vergilerden affedilmiştir. Bilindiği gibi Ebu Eyyup Halid b. Zeyid el-Ensari Haz. Muhammed’in Bayraktarı idi. 672 yılında İstanbul kuşatmasında şehit olmuştu. Mezarı Şeyh Akşemseddin tarafından keşfedilmiş ve 1458 yılında bu yere bir cami yaptırılmıştı. 1453 yılında İstanbul’un fethinden sonra Eyub-el Ensari’yi ziyaret etmek için Medine’den İstanbul’a gelen bu soyun Medine’ye geri dönmeyip, Fatih Sultan Mehmet tarafından Muma’da iskan edildiği düşünülebilir.

Her halde Eyub Ensâri neslinden gelen bu zatların da kabirleri bu köyde olmalı düşüncesi ile araştırmalar yaptım. Köyün doğu yönünde mezarlıktan ayrı müstakil, halk tarafından bakımı sürdürülen bir kabristan topluluğuna rastladım. Halk tarafından itibar gören bu kabir topluluğu dini günlerle beraber başka günlerde de ziyaret edilir. Bu kabirlerin bu zatlara ait olması hususunda şüphem yoktur.

Bu husustaki bilgiler şöyledir. Cemaat An Nesl-i Ebieyyub Ensari Rahmetullahu aleyh (Ebieyyub ensari Allah ona rahmet eylesin neslinden olan)

Mustafa oğlu Ali, Mustafa oğlu Hazma, Ali oğlu Güldede, Halil oğlu Ahmed, Halil oğlu Hüseyin, Halil oğlu Abdi, Piri’nin oğlu İbrahim, İbrahim’in oğlu Mehmet, 1584

5-HOYRAN (Gölyaka): 1485 yılında 75 nüfus 40 ev, 1507 yılında 79 nüfus 64 ev, 1524 yılında 116 nüfus 84 ev, 1584 yılında 165 nüfus mevcuttur.

1507 yılında bu köyde dört tımar çiftliği mevcut olup, sahipleri Halil, Abdal, Abdurrahman ve Musa adlı kişilerdir. Ayrıca bir vakıf çiftliği vardır. Piyade ve müsellemlerden 5 nefer ile, 330 üşür geliri vardır.

1584 tarihli nüfus sayımına göre bu köyün gelir vergisi hasılı toplam 9500 akçedir. Cami imamı resmi vergi vermeyip, yalnız öşür vergisi verir.

6-KURUCA-OVA: 1485 yılında 50 nüfus 45 ev, 1507 yılında 50 nüfus 37 ev, 1524 yılında 52 nüfus 40 ev, 1584 yılında 176 nüfus mevcuttur.

1507 yılında bu köyde bir tımar çiftliği mevcut olup, Dur Hoca adında bir kişi tımar sahibidir.

1518 yılında üç kişi, 1524 yılında bir kişi kayıtlarda, Sipahizade olarak görülüyor.

1584 tarihli nüfus sayımına göre bu köyün gelir vergisi hasılı toplam 8000 akçedir.

7- ŞEHİRKÖY (Şarköy): 1485 yılında 52 nüfus 45 ev, 1507 yılında 68 nüfus 47 ev, 1524 yılında 84 nüfus 57 ev, 1584 yılında 115 nüfus mevcuttur.

Bu köyde bir cami ve bir mescitin var olması burada bir pazarın kurulması için köylülerce kanıt olarak gösterilmiştir.

1507 yılında piyade ve müsellemlerden 16 nefer 1281 üşür geliri vardır. Ayrıca bu köyde üç tımar çiftliği mevcut olup, Hamza, Ahmet b. Nebi, Turan Hoca adında üç kişi tımar sahibidir. Yine ayrıca bir vakıf çiftliği vardır.

1518 yılında defterde kayıtlı bir derviş ile Hacı (Hoca) Ömer dede adında iki zaviye sahibi vardır.

Burada oturan İbrahim Fakih’in oğlu Hacı Fakih köy mescidinin imamı olduğu için avarız vergisinden affedilmiştir, yalnız öşür verir.

Burada Şehzadenin 16 müsellemi vardır.

1584 tarihli nüfus sayımına göre bu köyün gelir vergisi hasılı toplam 9000 akçedir. Bu köye bağlı Mezra-i Karada, Mezra-i Kargözpınarı ve Mezra-i Malnda adında üç mezra bulunmaktadır. Karagözpınarı’nın bugünkü adı Tolpınarı olmalı, Malanda’da bir taşlı su değirmeni olup, yeri bilinmemektedir.

Ortadan kalkan bu köyün kabristanı halâ mevcut olup Şarköy mezarlığı olarak anılır. Şekil: 21.

8- İSRAİLLER (Yakacık): 1485 yılında 37 nüfus 25 ev, 1507 yılında 37 nüfus 22 ev, 1524 yılında 54 nüfus 24 ev, 1584 yılında 57 nüfus mevcuttur.

1584 tarihli nüfus sayımına göre bu köyün gelir vergisi hasılı toplam 2900 akçedir. Burada Bademli köyünden Mustafa bin Bahadır adında bir şahsın vakfı vardır. Ayrıca iki su değirmeni mevcut olup, biri harap, biri mamur vaziyettedir. Değirmenler birer taşlıdır. Şu anda Bademli ile bu köy arasında değirmen arığı adı ile anılagelen bir yer adı olup, buradan Bademli’ye getirilen bir değirmen taşı mevcuttur.

1507 yılında bu köyde iki tımar çiftliği mevcut olup, Çalabverdi ve Mahmud adında iki kişi tımar sahibidir. Ayrıca Bükçe adında bir vakıf çiftliği vardır. Ortadan kalkan bu köyün yeri Yenişarbademli’nin Dereağzı mevkiîndeki derenin iki yakasında kurulmuştur. Bu köyü ikiye ayıran derenin doğu yakası Yakacık mahallesidir. En son Yakacık mahallesi 1865 yılına kadar varlığını sürdürmüş olup, bu yıllarda, kalan üç evin Yenice Köyü’ne göçmesi ile köy tamamen ortadan kalkmıştır.

Geride Yakacık mezarlığı adı altında bir mezarlık ile mekence (mekânca) adında bir yurt bırakmışlardır.

9- KEÇİLİK: 1485 yılında 46 nüfus 35 ev, 1507 yılında 51 nüfus 42 ev, 1524 yılında 55 nüfus 40 ev, 1584 yılında 57 nüfus mevcuttur. 1584 tarihli nüfus sayımına göre hasılı toplam 2500 akçe vergi gelirine sahiptir. Bu köysınırları içinde Mezra-ı Ağrıs ve İnönü adında iki mezra vardır. Biri Kurucaova’lı diğeri Şehirköy’lü iki kişinin vergisi bu köye dahildir.

Burada bulunan Yahya oğlu Veli ile biraderi Cemal Kaşaklı (Yeşildağ) nahiyesinde Adaköy ile Salur Köyü arasındaki köprünün mütemadi tamirini yapmak suretiyle urfi ve divanî vergilerden muaftırlar.

Bu gün Yenişar’da böyle bir köy yoktur. Araştırmalar sonucu Kurucaova kasabasının güneyinde Keçilik mevkiî adı altında bir yer olup bu yerde köyün mezarlığına, ev yıkıntılarına ve yer yer badem ağaçları topluluğuna rastlanır. Bu badem ağaçları 1960 yıllarında halk tarafından odun olarak kesilerek varlığı sona ermiştir.

10- KÜRE: 1485 yılında 88 nüfus 75 ev, 1507 yılında 96 nüfus 80 ev, 1524 yılında 126 nüfus 81 ev, 1584 yılında 131 nüfus mevcuttur.

Kadim yürüklerdendir ve Şehzadenin hassıdır. Ayrıca Keçilik aşiretinden 12 kişi vardır.

Köyde demir (küre) ocakları mevcut olup, onlar bu ocakları Fatih Sultan Mehmet zamanından beri işletmekteydiler. Köy halkı demirci olduklarından her yıl maktuen 120 batman demir verirlermiş. Her batman 12 akçeye alınırmış ve çıkardıkları demirin üşürünü sipahilerine öderlermiş. Madencilik işlerinde uğraştıkları için diğer vergilerden muaf tutulmuş, Keçili aşiretine mensup olan 12 kişi diğer yürükler gibi iktisadi kimlikleri çobancılık yani hayvancılık noktasında toplanmaktaydı. Madencilik işlerinde (odun, kömür vesaire temini), madenlerin eşkiyalardan korunmasında, eşkıya takiplerinde de yürükler önemli rol oynarlardı.

1584 tarihli nüfus sayımına göre bu köyün gelir vergisi hasılı toplam 3700 akçadır. Adı geçen bu köyün ahalisi kendi köyleri sınırları dahilinde yaylalara çıkıp, kendi rızaları ile ve haneden haneye ve hariçten gelenlerden de 3’er akçe alındığı Defter-i Cedid’de kayıtlıdır denilmektedir.

Bugün Yenişar’da böyle bir köy yoktur. Ancak adı ve kalıntıları ile yerini meydana çıkaran köy, Yenişarbademli- Şarkikaraağaç yolu üzerinde Beyşehir Gölü kıyısında Küre mevkiî adı ile anılan yerdedir. Köyün geçmişten günümüze kadar gelen ev yıkıntıları, kabristanı ile beraber birçok demir-döküm ocaklarının kalıntıları halâ mevcuttur.

16. Yüzyılda Beyşehir sancağına bağlı Yenişehir Nahiyesi ve Köyleri

*1485

1507

1524

1584

Nüfus

Hane

Nüfus

Hane

Nüfus

Hane

Nüfus

Bademli

Yenice

Kürdler

Muma

Hoyran

Kuruca-ova

Şehirköy (Şarköy)

İsrailler

Keçilik

Küre

Keçili Yürük Cemaati

20

52

60

69

75

50

52

37

46

88

-

15

40

50

60

40

45

45

25

35

75

-

25

60

59

73

79

50

68

37

51

96

-

21

35

42

57

64

37

47

22

42

80

-

37

76

78

101

116

52

84

54

55

126

23

28

44

39

70

84

40

57

24

40

81

13

111

116

131

188

165

176

115

57

57

131

-

 

Mezralar

Yeri

Malanda

Bu günkü Malanda

Aliler

Aliefendi yaylası

Karaada

Bu günkü Karaada

Karagözpınarı

Pınarbaşı

Kızılada

Bu günkü Kızılada

16. Yüzyılda Beyşehir Sancağına Bağlı Yenişehir Nahiyesinin Üretim ve Vergi Göstergesi

1-Hububat (galle) Üretimi

Yıl

Karaman Kilesi

Tahrir Değeri

Köy ve Mezra

1507

1518

1584

5493

4476

4340

19226

22380

21700

10 Köy+2 mezra

11 köy

10 köy

2-Buğday Üretimi

Yıl

Karaman Kilesi

Tahrir Değeri

Köy ve Mezra

1584

2596

18172

10 köy

3-Arpa Üretimi

Yıl

Karaman Kilesi

Tahrir Değeri

Köy ve Mezra

1584

1176

11380

10 köy+1 ada+3 mezra

4-Yulaf ve Darı (erzen) Üretimi

Yıl

Karaman Kilesi

Tahrir Değeri

Köy ve Mezra

1584

390

1950

2 köy

5- Balık Üşürleri

Yıl

Akçe

Köy Sayısı

Açıklama

1507

1518

1524

1484

20

20

20

20

1

1

1

1

Çizelgede gösterilen köy Yenişehir (Şarköy) dür.

6-Koyun Vergisi (resm-i ganem)

Yıl

Koyun

Akçe

Açıklama

1507

1524

1584

4265

5730

6300

 

İki koyun bir akça tutarında

7-Kovan Üşürleri

Yıl

Akçe

Açıklama

1507

1524

1584

497

481

716

Bir kovan iki akça tutarında

8-Çift-resmi

Yıl

Akçe

Açıklama

1507

1524

5098

5292

Bir çift 36 akça

Min çift 18 akça

9-Badiheva Vergisi

Yıl

Akçe

Açıklama

1507

1524

1584

2392

7320

3830

A’lâ 60 akça (zengin)

Evsat 40 akça (orta)

Fakir 20 akça

Başka yerden gelenlerle hızlı gelişim gösteren Bademli halkı, ilk önce hayvancılıkla, daha sonra ise çiftçilikle uğraşmaya başlamış, Kürtler ve Şarköyünün arazilerini sulayan çayın sulayabildiği toprak üzerinde yeni tarım arazileri tesis etmişlerdir.

Elimizdeki yazılı bir belgede 1698 tarihinde Kürtler ve Yenice Köyleri Dergah-ı Mualla’ya dilekçe vermişler. Buna göre: “Bademli civarında Gürlevik (Pınargözü) suyu adı ile bilinen nehrin suyundan eskiden beri Kürtler ve Yenice Köyleri faydalanmakta iken, sularının Bademli Köyü tarafından kesildiği ve men edildiği” ifade edilmektedir. Demek oluyor ki bu yıllarda Bademli hayvancılığın yanında çiftçilikle de uğraşmaya başlamış olup, stratejik konumundan dolayı da bazı rahatsızlıklara neden olmuştur.

YENİŞAR’DA MEYDANA GELEN BAZI SÜRTÜŞMELER ve BAZI RAHATSIZLIKLAR

1704 yıllarında Muma Köyünde türeyen mütegallibe (zorba) Deli Muharrem’in acımasız davranışlarından, zulmünden Bademli halkı da nasibini almıştır.

Her geçen gün dışarıdan gelenlerle güç kazanan Bademli, 1765 yıllarına doğru Yenişehir’den (Şarköy) gelen Memiş Ağa sayesinde daha da güçlenmiştir. Memiş Ağa ise, gücünü adalet ve sevgi kavramlarından almıştır.

Bu yıllarda her nedense Aydın tarafında huzursuz olup buralarda dolaşan Halil Ağa, kendisi için en huzurlu yaşam yerinin buralar olabileceğini tasarlar. Ayaktaşları ile beraber Aydın’dan yakınlarını getirerek Şarköy’üne yerleştirir ve kısa bir zaman sonra da Hoyran Köyü’ne taşınır. 1768 yılında tükenmekte olan Şarköy, 5-6 hane görünümünde olup geniş araziye sahiptir. Ortadan kalkmak üzere olan Yenişehir’in arazilerine sahip olmak amacı ile, buradaki 4 haneyi Hoyran Köyü’ne taşımakla işe başlar. Kalan bir hane de kendi isteği doğrultusunda Muma Köyü’ne taşınır. Böylelikle, Yenişehir (Şarköy) tarih sahnesinden tamamen çekilir.

Yenişar’daki araziye sahip olmak isteyen Halil Ağa’nın davranışlarını benimsemeyen Memiş Ağa, bu duruma karşı çıkar; Bademli’nin yanında İsrâil (Yakacık), Yenice, Kürtler ve Muma Köyleri de yer alır.

1768 yıllarında ortadan kalkan “Yenişehir”in adı “Yenişar” olarak anılmaya başlar.

Yenişehrin varisleri durumuna düşen yöre köyleri arasında zaman zaman ağalık davaları ile toprak elde etme davaları sürer gider.

YENİŞAR’DA KAZALIK ve NUMAN AĞA’NIN SALTANATI

1790 yılında Halil Ağa’nın oğlu Numan Ağa tımarlı sipahi teşkilatını elde ederek, yöreye hakim olur. Acımasız davranışları ile kendisi ve makamı için tehlike arz eden kişileri ortadan kaldırmak ve sindirmek işlemine başvurulur. Kendisi için en tehlikeli gördüğü Memiş Ağa’yı Hoyran-Muma yolu çıkışında vurdurur. Yine Kurucaova Köyü’nden Hacıoğlu’nu Muma-Kurucaova yolu girişinde vurdurur Ve bazı kişiler de Yenişar’ı terkeder.

1810 yıllarında Kaza Müdürlüğü’nü de elde eden Numan Ağa, ikbali ve mevkisinden faydalanarak Beyşehir Gölü batı yöresi ile bu göl içindeki adalara hakim olur.

Bademli’nin elinde bulunan Eğrik Mevki,-inde kendi adına değirmenler inşa ettirir.

Kürtler Köyü’nün elinden Kavakalanı’nı (Gilet) halkın rızası olmamasına rağmen, baskı yolu ile 3 bin kuruşa satın alır.

Dereağzı Mevkiinde bulunan İsrailler Köyü’nün Yakacık Mahallesi sakinlerini fazla atlı askere ve üşür gelirine tabi tutar. Zulme dayanamayıp geleceklerinden emin olmayan mahalle sakinleri dağılmaya başlar. Bir kısmı Bademli’ye, bir kısmı Yenice’ye, bir kısmı da bilinmeyen bir yere göç ederler. En son göç edenler, soyulmuş bir okka soğan ile, diri olarak yolunmuş bir tavuğu büyükçe bir kazanın altına kapatırlar ve yanına da ağıtımsı şu çok acı yazıyı bırakırlar ve köyü terk ederler.

“Soyulduk soğan olduk,

Yolunduk tavuk olduk,

Bir zalim kula kulduk,

Biz bu yerden gideriz”

İsrail-Yakancık halkı geride Yakacık mezarlığı ile anılan ağaçlarla kaplı asûde bir kabristan ve ören bir yerleşim alanı bırakmışlardır.

KESTEL OLAYI

Numan Ağa’dan her an gelebilecek mezalim karşısında Bademli halkı Ecir Ağa’nın etrafında kenetleşmişlerdi; Ecir Ağa, Memiş Ağa’nın yeğenidir. 30-40 hane durumunda olan Bademli’nin birliğinden korkan Numan Ağa, akla gelmedik girişimde bulunur. Eğrikten göle kadar olan araziye sahip olmak ister. Hoyran’dan Eğrik’teki değirmenlerine yol çıkarır. Her davranışına karşı çıkan Bademli halkını sindirmek ve eritmek için Bademli’ye bir baskın düzenler. Bu baskında evleri yakılan halk Kestel istikametine sürülür.

16. y.y.’dan sonra burası Büyük Anamaslu veya Karahaculu Yürüklerinin yaylakları olmuştur. Bademli’nin kuruluşunda çekirdek aile oluşturan bu aşiretle, Bademli arasında bundan böyle akrabalık bağları da mevcuttur.

Kestel’e bozuk düzenle gelen halkın durumunu, Kestel Suyu’nda çamaşır yıkamakta olan aynı aşiretten bir kadın şaşkınlıkla seyreder, çamaşırı olduğu yere bırakıp çadır önünde bağlı bulunan atına atlayıp sağa sola koşturarak alaycı ve ciddi tavırları ile; “Eğlenmek isterse bir ağacın dibinde bin koyun eğlenir, neye toplu halde bulunuyorsunuz? Siz koyun değil Anamas Dağları’nın Bozkurtlarısınız!” hitabında bulunarak cesaret verir.,

Bu kadına izafeten o günlerde söylenen, günümüze kadar da söylenegelen şu manzum dörtlük, o günün en canlı belgesidir.

Kestel Deresi’nde Bozkurtlar yatır,

Varın Ecir Ağa’dan bir haber getir.

Numan Ağa dedikleri tanımaz hatır.

Duruyun, Vuruyun Payamlı Uşağı.

Dulkadir iline bağlı Büyük Anamaslu veya Karahaculu oymağından olan bu cesur süvari kadının geçmişi hakkında bir Fransız gezgini şu ifadeyi kullanmıştır:

“Fransız elçisi, Dulkadiroğulları’nın 30 bin süvari kadınından bahseder. Bunlar erkekler gibi silah taşıyıp, savaşırlar. Yine bu gezgine göre Türkmen kadınları çok güzel ve iffetlidir. Ama erkeklerden kaçmazlar. Türkmen ve Hristiyanların karşılıklı kırım, yağma ve tutsak alma olaylarına karşı dinsel hoşgörü içinde oldukları belirtilir.”

Zeynep Bacı’nın liderliğinde Kestel ve civarındaki oba beyleri ile işbirliği yapan Bademli, Koçular Köyü’nden aldığı maddi ve manevi yardımlarla da hayli güçlenmişlerdir. Kestel’de elde ettikleri silah yerine geçen her türlü malzeme ile Numan Ağa kuvvetlerine saldırırlar. Saldırılarında başarılı olan halk köylerine geldikleri zaman evlerinin yakılıp, camilerinin yıkıldığını görürler. Yine dilden dile zamanımıza kadar gelen şu manzum dörtlük hayli manidardır:

Camimiz yıkıldıysa cami yaptıracağız

Tepesine yaldızlı âlem taktıracağız

Kör Numan’ın merdiveninin dibinde

Çifte davullar döğdüreceğiz

Evimiz yanmışsa yeniden yaptıracağız

Çivisini sarı altından çaktıracağız.

Bademli’nin bu olaydan sonraki birlik ve beraberliği ve davranışları diğer köyler tarafından da tasvip görmüştür. Kendilerini haklı çıkaran bazı kişiler bundan böyle Müdür Numan Ağa’nın tımar arazisi içinde bazı eylemlerde bulunur. Bunların bir tanesi Bademli Köyü’nden olup, aynı zamanda saz şairi olan Kerimoğlu Kerim’dir.

Bu aşık, Haytalar’dan birini yanına alarak Küre’deki çiftlik evini yakar ve bu olaydan kimsenin haberi olmaması hususunda yanındakine ikrarda bulunur. Az bir zaman sonra ikrarında durmayıp suç arkadaşı tarafından ele verilen aşık işkenceye tabi tutulur. Ölüme mahkûm edilen aşıktan arzusu sorulunca: Anası ile sazının yanına getirilmesini ister. Arzusu yerine getirilince çalar ve söyler:

Tedbirimiz iyiydi, takdir bize uymadı.

Bitli Hayta ikrarında durmadı.

Nakaratı ile çalınan ve söylenen bu dizelerden duygulanan Numan Ağa aşığı affeder.

Zaman 1826 yıllarına gelmiştir. Bu yıllarda “Vak’ayı Hayriye” adı ile anılan İstanbul’da kanlı bir şehir muharebesi ile Yeniçeri Ocağı ve Sipahilik ortadan kalkmış, yerine “Asakiri Mansure-i Muhammediye” adı ile yeni bir asker ocağı kurulmuştur. Yenişar Kazası Müdürlüğünü deruhte eden Numan Ağa, halkın ayaklanmasından korkarak Seydişehri’ne kaçmışsa da tekrar geriye dönerek bir müddet daha yaşadıktan sonra 1847 yılında Hoyran Köyü’nde ölür. Allah taksiratını affetsin.

Numan Ağa’nın ikbalinin sona ermesi ile 1847 yıllarında Kaza Müdürlüğü Bademli Köyü’nden Ecir Ağa’nın üzerinde görülüyor. 1846’dan 1868 yılına kadar 22 yıl kaza merkezliğini deruhte eden Bademli’de sosyal, kültürel ve ekonomik gelişmeler görülmüştür.

Kadılık ve ayan sistemleri devreye sokulmuş, vergiler adalet üzere işler duruma gelmiştir. Yine de buna mukabil köyler arasında arazi elde etme çatışmaları devam ederek, ileride görüleceği gibi çarpık bir idari taksimata sebebiyet verilmiştir.

YENİŞAR’DA KAZALIĞIN LAĞVEDİLMESİ

1868 YILINDA Osmanlılar’da yapılan idari değişiklik sonucu, Yenişar Kazası lağvedilerek, Beyşehir kazasına nahiye olarak bağlanmıştır. Bundan sonra öteden beri var olan arazi çatışmaları biraz daha hız kazanmış, birlik ve beraberlik biraz daha bozulmuştur.

Daha önce değindiğimiz gibi 1847 yılından önce kadimden beri Kürtler Köyü’ne ait Kavakalanı (Gilet) adındaki araziyi Kürtler Köyü halkından habersiz aynı köyden muhtar Osman Kehya ile Abdulbaki oğlu Hafız Hasan, (3) bin kuruşa Numan Ağa’ya satmışlardır. Baskı yolu ile el değiştiren bu arazi, Numan Ağa’nın ölümü ile 1847 Milâdi yılında Kürtler Köyü halkı tarafından Numan Ağa’nın oğulları mahkemeye verilerek geri alınmıştır.

1868 yılında lağvedilen kazanın nahiyeliğe dönüştürülmesi ile Hoyran Köyü bu arazinin hazine malı olduğunu ileri sürerek, artırma usulü ile satın alacaklarını söylerler. Kürtler Köyü bu usulü benimsememesine rağmen devletten gelen bu usulü kabul etmek zorunda kalmışlardır. Artırma sonrası, bu yer kalıcı olarak Hoyran Köyü’nün malı olmuştur. Maddi gücüne güvenen Hoyran, bu kez de Muma ve Yenice Çayırları üzerinde hak iddia etmiş ve olaylarda Beyşehir ağalarından Hacı Ali’nin Hoyran Köyü’nü açıktan korumaya kalkışmasından ürken Bademli, Yenice, Kürtler ve Muma Köyleri, dilekleri doğrultusunda 1870 tarihinde Şarkikarağaç’a bağlanmıştır.

Yenişar’da görülen bu siyasi ve idari değişiklikten sonra, nahiyelik de ortadan kalkmış, çarpık bir idari taksimat yapılarak varlığı günümüze kadar gelmiştir.

Bu idari değişiklikte Bademli sınırları içinde kalan Eğrik Mevki’indeki Numan Ağa’ya ait değirmenleri Bademli Köyü halkı kendi köyleri adına maletmek isterler. Bu iş için Gökmehmet (Koçer) adındaki bir zat Konya Vilayeti’ne giderek durumu anlatır. Bu konu üzerinde valinin ilgisizliğini gören Gökmehmet: “Alemin sığınağı padişahımız hazretleri sana bu mansıbı (makamı) eshab-ı mesalihin (Halkın) işini görmek için mi, yoksa Meram bağlarında sahra yapman için mi verdi?” diye çıkışır. Bu söze öfkelenen vali: “İstanbul şu cihettedir. Defol buradan!” diyerek, Gökmehmet’i makamından kovar. Gökmehmet, valinin yanından ayrılırken tekrar şu manidar cümle ile karşılık verir: “Etnadan alâya (adiden yükseğe) gitmek suç mudur? İşte gidiyorum” diyerek, yaya olarak yola çıkar. Bu gidiş-geliş 40 günde tamamlanır. Padişahtan aldığı bir fermana göre; “Köy sınırları içinde bulunan su, o köy tarafından birinci derecede tasarruf hakkına sahiptir” ifadesine dayanarak Numan Ağa’nın varislerine ait değirmenlere dokunmadan, daha yukarıdan suyun istikametini, karşı istikamete çevirerek, Lâmbalıdeğirmen yapılır. Bundan sonra sırası ile Başdeğirmen, Bucakdeğirmen, Söğütlüdeğirmen ve Aşağıdeğirmen olmak üzere beş değirmen yapılır. Böylece Numan Ağa’nın değirmenleri susuz kalınca yıkılmaya terk edilir.

Köy ortak malı halinde işletilen bu değirmenler halk tarafından seçilmiş özel bir kurul tarafından yönetilirdi. Yaz-kış dönen bu değirmenlerin geliri köy halkının tarla vergisine tabi tutulur, tahsildar geldiği zaman köyün tarla vergileri bu değirmenlerin gelirinden toptan ödenirdi (Şekil 51).

Şair bir değirmencinin söylediği şu dörtlük günümüze kadar gelmiştir.

“Maltepe’den otuz arka odun indirdim,

Pergel vurup Bucakdeğirmen’i döndürdüm,

Gelen tahılların hepisi benim sandım,

Meğer yirmide bir hakkım var imiş.”

1945-1953 yıllarında motorlu değirmenlerin zuhuru ve belediye teşkilatının kurulmasına kadar değirmenlere ait bu usul devam etmiştir.

“Çayır” adı ile anılan otlak, 1810 yıllarında ayan sistemi gereğince Bademli, Kürtler, Yenice Köyleri arasında bölüşülmüştür. Öteden beri yaşamı hayvancılığa dayanan Yenişar’ın gelişmesinde bu çayır (biçimlik) ön plânda kendini göstermiştir. Güz aylarında yaylaların soğuması ile bu biçimliğin kalıntılarını otlatmak için çayırın devamı olan; bazen ada, bazen de yarımada niteliğindeki Mındıras’ta geçici olarak evler yapılır. Kar yere düşünceye kadar kalınan bu yere “Güzlek” adı verilir.

Şu anda Yenişarbademli sınırları içinde bulunup, Anamas Dağları üzerinde yer alan Senitalanı, Körmenlik, Hacıbeyoluğu, Çat... gibi yaylaların, 1872 yıllarından önce Karahacılı yürüklerine ait olduğu biliniyor. 1870 yılından önce 250 çadırdan meydana gelen bu aşiret ile Bademli arasında, 1873 yılında bu yaylalar yüzünden kavgalar olmuş, kavga sonucu yaylalar Bademli’ye geçmiştir.

Yaylalarını kaybeden aşiretler lodoslu bir günde Bademli’yi yakmışlar. Cami ile Güleser’in (Özçelik) evi hariç köy tamamen yandıktan sonra yangının köprü altı mevkisine kadar uzandığı görülmüştür. İkinci defa atlatılan bu yangından sonra yapılan sokakların çoğu bu yıllardan kalmadır (Harita 5).

Bademli’ye pahalıya mal olan bu yaylaların bir kısmı, kendi aralarında bölüşülerek ekim alanı, bir kısmı da yaylak olarak düzenlenmiştir. 1930-1935 yılları arasında ekilen bu yerler, bu yıllardan sonra yerini meraya terketmiş ve bilahere de orman teşkilatı ve milli parklar içinde kalmıştır.

Bu huzursuzluklarla beraber yılların getirdiği kıtlık, kıran gibi tabî afetlerle uğraşan halk kaderleriyle başbaşa kalıp yaşam mücadelesi vermiştir. Ardı sıra gelen harp yıllarında askere alınanların dörtte üçü şehit olmuş, 19 hane tamamen kapanmıştır. Erkeklerin göreceği işlerin, kadınlar, çocuklar ve yaşlılar tarafından yerine getirilmesi cihetine gidilmiştir. Toplum düzeninde meydana gelen boşluğun doldurulması ve neslin sürdürülmesi için Hürriyet Düğünü adıyla, bir günde 12 çift evlendirilmiştir. Bu olaylara mukabil, ordu için her türlü mali yardımda da bulunulmuştur.

MİLLİ MÜCADELE YILLARI ve CUMHURİYET DÖNEMİ

Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra yurdumuzun düşmanlar tarafından işgal edildiği ve dahili isyanların baş gösterdiği 1920 yıllarında yöremiz, bazı siyasi ve tarihi olaylara sahne olmuştur.

Kuvva-i Milliye taraftarı olan Yenişar da Konya Vali Vekili 12. KK Fahrettin (Orgeneral Fahrettin Altay)’in 28/29 Haziran 1336 (1920) tarih ve on numaralı telgrafnamesi ile Beyşehir’e bağlı bir nahiye hükümeti kurulmuştur. Bademli merkezi etrafında tesis edilen Nahiye Müdürlüğü’ne de Hoca Rağıp (Cevher) Efendi’nin getirildiğini, mahiyetine bir karakol kumandanı ile yeteri miktarda jandarma verildiğini öğreniyoruz.

29 Ekim 1920’de ikinci Konya isyanı ile anılan Delibaş İsyanı, Beyşehir ve yöresini de içine almış olup, buradaki bulunan Kuvva-i Milliye Temsilcisi miralay Nazım Bey, karşı güçler tarafından vazife görmekten men edilmişti.

Yalnız Beyşehir’e bağlı Yenişar Nahiyesi’nden destek gören Nazım Bey, Ulusal Mücadele’ye katkılarından dolayı yöre adına Müdür Hoca Rağıp’a itimatname madalyası vermiştir.

Mustafa Kemal’in bu isyanı bastırmakla görevlendirdiği İçişleri Bakanı Refet Paşa yönetiminde, Konya’dan hareket eden Albay Avni Bey komutasındaki süvari kıtaatı ile, Eğirdir’den hareket eden Demirci Mehmet Efe kuvvetleri, müşterek düzenledikleri bir baskınla Beyşehir’e girmişler, isyancılar perişan bir halde dağılmışlardır.

Eğirdir-Beyşehir yolunun en kısa mesafesi Yenişar’dan geçtiği halde, Demirci Efe kuvvetleri Anamas platosunu aşarak Şarkikaraağaç üzerinden Beyşehir’e geçmişlerdir. Bu hareket Yenişar’ın isyandan masun olup, buralarda operasyon yapmaya gerek görülmemiş olduğunu gösterir.

Yöremizde o yıllarda türkü olarak söylenip günümüze kadar gelen şu dörtlük, Demirci Mehmet Efe’yi anlatmaktadır.

Atımın boynu kayış,

Atımın önünden savış,

Canın kavga isterse,

Demirci Mehmet’e kavış.

Vatana ihanet odakları olarak bilinen isyan ve eşkıya guruplarının, yöremizin örgütlenmesi sayesinde en az düzeye indirildiğini görüyoruz. Bu yıllara ait 32, 33, 34, 35 ve 36 No.lu belgeler kurtuluş savaşımızın ne kadar zorluklar içinde kazanıldığını anlatan birer ibret levhasıdır.

Yurdumuzda gazap rüzgarlarının estiği ve isyan dalgalarının yıktığı facia günlerini Hoca Rağıp şu şiiri ile dile getirmiştir.

AHVALE ATFI NAZAR (Duruma Bakış)

Celal rüzgarları eser bu günler

İte tükürecek zaman kalmadı

Rak-setti cihanı Şekâvet neyi

Puta tükürecek zaman kalmadı

Demedim mi sana ey dilfükârım?

Merci’i melce aman kalmadı

Rağıp bu sözleri niçin söylersin?

Bilmez misin sağlam iman kalmadı.

1920 yılarından önce Konya Vilayeti Mutasarrıfı olan Isparta’da, 1920’den sonra Konya Vilayeti’nden ayrılarak yeni bir vilayet merkezi kurulmuş, Şarkikaraağaç da bu vilayete bağlanmıştır.

Bademli, Yenice, Kürtler ve Muma Köyleri verdikleri dilekçe üzerine Beyşehir Kazası’ndan ayrılarak tekrar Şarki Karaağaç’a bağlanmış, Hoyran, Kurucaova Köyleri de Beyşehir Kazası’nda kalmışlardır.

Böylelikle yedi ay Beyşehir yönetiminde kalan Yenişar Nahiyesi’nde geçmişten gelen kuşkulardan dolayı birlik ve beraberlik bir kez daha bozulmuştu.

1920’de Beyşehir’den ayrılan Bademli, Yenice, Kürtler ve Muma Köyleri; Şarkikaraağaç’a bağlı durumunda iken 1947 yılında tekrar Şarkikaraağaç’tan ayrılıp Beyşehir’e bağlanmaya teşebbüs edilmiş ise de halkın çoğunluğu böyle bir işe taraftar olmadığı için sonuçsuz kalmıştır.

1954 yılında yörede bulunan Bademli, Yenice, Kürtler (Pınarbaşı) köyleri birleşerek bir belediye teşkilatı altında toplanmışlardır. Bilâhare 1957 yılında nahiyelik tesis edilip, Muma (Gölkonak) Köyü de bu nahiyeye bağlanmıştır.

Yenişarbademli’nin tekemmülünde en büyük etken şüphesiz kültür yapısı ile beraber Cumhuriyetin getirdiği icraatlardır. Şu anda ortadan kalkan, en büyük icraatlardan biri de İMECE idi. İmece; köy tarafından yapılması gereken işlerin köylüler tarafından ortaklaşa emek birliği ile gerçekleştirilmesi usulüne dayanırdı. Bilhassa köy ortak mallarının devamlılığını ve işlerliğini yerine getirirken, tabi-î afetlere maruz kalan kimselere, asker ailelerine, yeni ev yapanlara da yardımda bulunulurdu. Halkın dayanışmasından doğan bu sistem sevgiyi ve saygıyı da beraber getirirdi. Yenişarbademli halkı tabiatla haşir neşir olmasından dolayı canlı doğaya sahip çıkması yanında dışarıdan gelen Tanrı misafirlerine asil bir ruhla sahip çıkardı

İlçenin uzak olmasına rağmen devletten gelen isteklerin ve bu isteklerin yerine getirilmesinde titizlik gösteren zevatlar övünç kaynağımızdır (Şekil 41).

YENİŞARBADEMLİ İLÇESİ

Coğrafi yönden dış dünyaya kapalı olan Yenişar halkının, hayal ettiği ilçe ile yönetim şekli nihayet 9 Mayıs 1990 tarihinde tahakkuk etmiş bulundu.

Isparta İli’ne bağlı Yenişarbademli İlçesi’nin kurulmasında etken olan birinci derecede itici güç, Yenişarbademli’nin bağrından çıkan vefalı, aydın, çalışkan vatansever kişilerdir. Belediye Meclisi’nin aldığı karar ve kararların yerine getirilmesinde gerek Isparta ve gerekse başkent Ankara ile yoğun temas halinde bulunmalarından dolayı neticeye ulaşılmıştır.

Isparta İl Genel Meclisi’nin, Yenişarbademli’de bir ilçe teşkilatının kurulması hususunda alınan karardan sonra bilahare durum T.B.M.M.’sine intikal ettirilmiştir. Türkiye’de kurulması düşünülen 131 ilçe teşkilatının içinde Yenişarbademli kasabasının da T.B..M.M. oturumunda görüşülen ilçe teşkilatına ait haber aynı gece 22.20 de radyoda yayınlandı. Yağmurlu bir geceye rastlayan bu olay karşısında Yenişarbademli halkı yağmur altında sokaklara dökülerek sevinç gösterisinde bulundular.

20 Mayıs 1990 tarihinde yayınlanan Resmi Gazete’de, Türkiye çapında kurulan ilçelerin içinde, en az köye sahip ilçenin Yenişarbademli olduğu görülüyordu. Böylece Anadolu Selçuklu sultanlarının yöremiz hakkındaki basiretli görüşleri, bir kere daha tecelli etmiş olmakla, geçmişteki altın çağına kavuşacağından hiç kuşkumuz yoktur.

YENİŞARBADEMLİ KAYMAKAMLIĞI

23 Temmuz 1991 tarih ve 20938 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanan 91/38084 sayılı kararname ile Amasya Kaymakam adayı HÜSEYİN AVCI, ilk kaymakam olarak asaleten atanmıştır. Kaymakam 23.07.1991 tarihinde ilçemizdeki görevine başlamış ve 7.08.1992 tarihinde Kayseri-Tomarza Kaymakamlığı’na tayin edilmiştir (Şekil 47).

Yazı işleri müdürlüğüne ise 20.08.1991 tarihinde Ahmet Yüksel ve bilahare 19.11.1991 tarihinde Haşim Mahmut Akgül atanmış olup, halâ görevini sürdürmektedir.

Yenişarbademli’nin 1990 yılında ilçe olması münasebeti ile emekli öğretmen, yazar ve şair Sümer Şenol duygularını şu mısralarla dile getirmiştir.

YENİŞARBADEMLİ

ŞAR...

YENİŞAR...

İşin, inceliği var...

Halkının vakti yok, “ŞEHİR” demeye,

“ŞAR” demiş, kısaltmış bu yüce adı

“BADEMLİ” adı da, onun soyadı.

TOROSLAR...

Bu güzel beldeyi, basmış bağrına.

Rüzgârı, dallara reçete yazmış...

Yörüğe “Gel” desen, bir mevsim boyu,

Gelir kervan kervan, uyar çağrına...

MİSAFİR...

Dilinden düşmeyen bir yüce kavram.

Sofrabezi üstünde, bakırdan sini,

ERMENEKLİ, HADİMLİ Kuşatır çevresini.

“Asker tarzı” diz çöker, çok kişi sığsın diye,

Kırılmış badem içi, giden dosta hediye...

YENİŞARBADEMLİ...

Adın kademli...

“Kadem”, dilinde uğur, dilinde kısmet.

Gayri İLÇE oldun ya, kadem ola, hayrola.

Dağın, taşın toprağın sâfi mutluluk bula...

SÜMER ŞENOL

 

Bu Web Sitesi En İyi 1024x768 Ekran Çözünürlüğü ve Gerçek Renkte Görüntülenebilir.
Webmaster: N.Yaşar Akgül

Web hosting by Somee.com