*** H o ş  G e l d i n i z...***

YENİŞARBADEMLİ'NİN SOSYAL VE KÜLTÜREL YAPISI

 

NOT: Bu bölüm Emekli Öğretmen Veli KARACA'nın "BELGELERLE YENİŞAR" adlı kitabından alınmıştır.

 

FOLKLOR

1- BAHTIBAR

2- ÖNGÜL (NİŞAN ATMA)

3- CİRİT

4- GÜREŞ

5- TAŞKALE

6- BOYALITAŞ-SICAKTAŞ

7- ÇEKİŞ (DİL KAVGASI)

8- İLENÇ (BEDDUA)

9- AĞIT (AĞLAMA)

10- ATA SÖZLERİ VE DEYİMLER

11- DİL YAPISI

FOLKLOR

Bu bölüm, örf ve adetlerimizi oluşturmakta olup, burada yalnız bir kısmına yer verilmiştir. Diğer yer verilmeyen düğün, bayram ... gibi gelenek ve göreneklerimiz ise hızlı değişmelerinden dolayı bu bölüme alınmamıştır. İçindekiler ise, unutulmuş veya unutulmak üzere olan değerleri kapsamaktadır.

1- BAHTIBAR

6 Mayıs hıdrellez günü kızlar tarafından icra edilen bir oyundur.

O gün kızlar güzel giysileri ile tabiatın en güzel yerinde toplanırlar. Yiyeceklerinin yanında, bir de kazan götürürler. Çeşitli yiyecek otlarla pilav pişirilip yenilir. Bilahare yakın bir zamanda gelin olacak kızın başı yeşil bir duvakla örtülür. İçine biraz su katılan kazan kızın önüne konulur. Diğer kızlar çevredeki ayrı tür kır çiçeklerinden birer dal kopararak kazanda toplanır. Toplanan bu çiçeklerin kimlere ait olduğu duvaklı kız tarafından bilinmez, yalnız diğer kızlar bilir.

Kızlar bir ağızdan şu mâni ile giriş yaparlar:

 

Bahtıbarın bal olsun

İçi dolu yağ olsun

Bahtıbar kuran kızların

Akibeti hayr olsun.

 

Ve mâniler yine hep bir ağızdan devamla;

 

Haydin kızlar gidelim de eski yurtlara

Dökelim de dertleri yeşil otlara

 

Ey bahtıbar bahtı bar

İşte geldi nazlı yar

Bana neden yan bakan

Dünya oldu bana dar.

 

Mânisi ardından duvaklı kız kazandan bir çiçek dalını dışarı atar. Bu mâni, dışarıya atılan çiçeğin sahibinin bahtını gösterir.

 

Bahtı barın açıldı

Yere çiçek saçıldı

Sevdiceğim gülüyor

Gönülcüğüm açıldı.

 

Ve ikinci çiçek dalı dışarı atılır. Bu mâni de çiçek sahibinin bahtıdır.

 

Daş dibinde yatan oğlan

Daş başından bakan oğlan

Kesesini sakınıpta

Yalnızca yatan oğlan

 

Mânisinin ardından bir çiçek daha dışarı atılarak her söylenen manide bütün kızların bahtı belli olur.

 

Baht: Kader, talih, bar ise, oyun anlamına geldiğine göre, “Bahtıbar” kader oyunu anlamını taşır.

Şu anda yerine getirilmeyen bu oyun kayıp olan kültür değerlerimizden biridir.

2- ÖNGÜL (NİŞAN ATMA)

Bu oyun da çoğunlukla düğünlerde icra edilen bir oyundur. Selâmet bir alanda dolma tüfekle belirli bir mesafeye dikilmiş öngül tahtasına (nişan tahtası) atış yapılırdı. Ayrıca nişan tahtasının yan tarafına bir kişi durur, atışların isabetli olup olmadığını söylerdi.

Nişan atacak kişiler bir sıraya geçirilir ve bir yaşlı kişi komutası altında sıra ile atış yapılırdı. Buradaki amaç askere gidecek gencin silah sesine alışarak ve nişan almasını bilerek askere gitmesidir. Gençleri askerliğe psikolojik hazırlamak amacı ile icra edilirdi. Bu oyun da 1950’li yıllarda sona ermiştir.

3- CİRİT

Atlarla oynanan bu oyun, düğün ve bayramlarda düzenlenmekteydi. Atlar uzun yolculuk için beslenirken, koşu ve cirit oyunu için de eğitilirdi.

Kişi sayısı 10-15 olabildiği gibi, diğer komşu köylerden gelenlerin iştiraki ile yirmiye kadar çıkabilirdi. İki gurup halinde oynanan oyun, geniş bir düzlükte oynanırdı. Oyuncuların elinde uzun birer değnek bulunur ve oyuncular at üzerinde karşılıklı geçerek ellerindeki değneği bir birlerine atarlardı. Atılan cirit karşıdaki kişiye değerse, atan kişi oyunu kazanırdı. Lakin karşıdaki oyuncu cirit kendisine değdirmeden havada tutarsa, oyunu kazanırdı. Atılan cirit değmezse, oyun yenilenirdi. Hangi gurup çok cirit tutarsa veya karşıdaki kişiye atarsa o gurup oyunu kazanırdı. Oyun atlar yoruluncaya kadar devam ederdi.

Oyuna çevre köylerden ve yürüklerden fazla ilgi görmekteydi. Böylece yörede bir kültürel hareketlilik, kaynaşma ortamı meydana gelmekteydi. 1940 yıllarına doğru bu oyun canlılığını yitirmiş, yok olmaya yüz tutmuştur.

4- GÜREŞ

Yenişar’da 1950 yıllarına gelinceye kadar yağlı ve kara güreş yapılmaktaydı. Düğünlerde, bayramlarda, hatta halkın boş zamanlarında, harman ve çayırlıklarda icra edilirdi. Çoğunlukla düğüne neşe-muhabbet katmak amacıyla etraf köylerden, ayrıca yayladaki aşiret ve oymaklardan davetli kişiler gelerek, güreşlere iştirak ederlerdi.

ğün sahibi tarafından bahşiş alarak koç ve teke ortaya konulurdu. Asıl gaye düğünde şenlik yapmaktı. Bunun yanında ata yadigarı bu sporumuzu sevdirmek ve devam ettirmekti. Hakem heyeti pehlivanları boy boy ayırırdı. Kilo sorun değildi. Küçük boy, orta boy, başkurt olarak üç grup ayrılırdı. İkramiyeler boylara göre verilmekteydi.

ğünlerle birlikte canlılık kazanan güreş, eğlence, neşe kaynağı olmakla birlikte, kültürel bir etkileşim de meydana getirmekteydi. Komşu köylerden ve yaylada bulunan aşiretlerden gelen insanlar arasında bir dostluk ortamı ve bir alış veriş ortamı meydana gelmekteydi. Yıllarca süren dostluklar ve arkadaşlıklar oluşmaktaydı. Bu sporumuz 1950’lerden sonraları ihmal edilmiş, bundan böyle de kaynaşma ortamı da ortadan kalkmış bulunmaktadır.

5- TAŞKALE

Bu oyun düz bir alanda ve iki gurup arasında icra edilir, guruplar 2-3 kişiden meydana getirilir.

Düzen şöyledir: Guruplar 20-30 m ara ile ayrılır, her gurup 20-30 cm boyunda üç tane taşı aynı hizaya 60-70 cm ara ile dikilir ve buna kale denir. Elle 20-30 m mesafeye atılabilecek küçük taşlar elde edilerek kura ile ilk önce atacak gurup tespit edilir. Her şahıs sıra ile birer kere dikili kaleleri yıkmak için hedefe atış yapar. Sıra diğer guruba gelince aynı işlem yerine getirilir. Hangi gurup dikilen kalelerin tamamını daha önce yıkarsa, o gurup kazanır. Kazanan tarafın mükafatı kaybeden tarafın sırtına binerek kâle değiştirme olur.

Burada şöyle bir kural mevcuttur: Yıkılmayan kalelere atış yapılırken, yıkılan kaleye isabet ederse o kâle tekrar dikilir.

6- BOYALITAŞ-SICAKTAŞ

Oyun en az 8-10 kişi tarafından oynanır. Oyuncular iki guruba ayrılır. Ayrıca oyunu başlatan, yönlendiren bir kişi olurdu. Yumurta büyüklüğündeki bir taş gündüz oynanırsa yeşile boyanır, gece oynanırsa ateşte sıcak hale getirilirdi. Oyunun oynanacağı alan belli bir mesafede belirlenirdi.

Oyun başlatıcı boyalı taşı veya sıcak taşı eline alır ve bu sırada iki gurup karşılıklı olarak bir birlerinin gözlerini elleri ile kapatarak taşın atılmasını beklerdi. Belirli bir mesafe içinde atılan taşın, düştüğünde çıkardığı sesten dolayı nerede bulunduğunun oyuncular tarafından fark edilmemesi için sahte birkaç tane taş atılır, böylece oyuncular yanılgı içine düşerlerdi.

Oyun başlatıcı, boyalı taşı veya sıcak taşı, yanılgı taşları ile atmaya başlardı. Böylece gerçek taşın nereye gittiğini şaşırırlardı. Bir komutla gözler açılır ve taş aranmaya başlanırdı. Amaç boyalı veya sıcak taşı bulmak, diğer guruba sezdirmeden oyun başlatıcısına götürmekti. Eğer taşı bulan kişi diğer üyelerine taşı bulduğunu sezdirirse, o gurubun baskınına uğrar, taşın elde edilmesi için guruplar arasında kıyasıya boğuşma başlardı. Yöneticiye taşı ulaştıran taraf kazanırdı. Taşı arayıp bulma belli bir süre ile sınırlanmıştı. Şayet taş bulunmazsa oyun yeniden başlatılırdı. Oyuncular yoruluncaya kadar böyle devam ederdi.

7- ÇEKİŞ (DİL KAVGASI)

Çekiş, dil kavgası anlamına gelir. Yenişar’da eskiden beri var olan bu adet, içinde bulunduğumuz yıllarda ortadan kalkmış bulunmaktadır.

Çekiş, irticalen şiir şeklinde olduğu gibi, deyimler ve ata sözleri şeklinde dile getirilmekte idi.

Örnek:

Benim ağam devre çalar kavalı

Yalladığımı köpekten buldum zavallı

 

Çanağın sırsız

Çocuğun hırsız

 

Babası ayan olmuş

Oğlu neye hırsız

 

Oşt, tok evin aç köpeği

 

Süpürüntü ile kül atmadım

Kocam ile ayrı yatmadım.

 

Aşağıda un, yukarıda elek olmadım

 

Şu dere de çalı çirpi

Toplayalım bir iki

Şu herifin uyuz tilki

Birin bilir birin bilmez

 

Uzun sokma yağlığı

Sende sürmen beyliği.

 

Harılda şalvarım harılda

Gurulda kursağım gurulda

 

Evinde yoktur un ile bulgur

Kırata binmiş te aman ne galgır

 

Öküzü boynuzu

Tavuğu dideği

Balığı kılçığı ile yiyen karı

 

Yedi denizin beğenmeyip

Dışarı attığı adam

 

Kazılmış mezarım bayat ölüsü

8- İLENÇ (BEDDUA)

Beddua, canı yanan ve haksızlığa uğrayan kişilerin bir nevi silah olarak kullandığı sözlerdir.

Örnekler:

1- karını eller alsın

Mezarını seller alsın

2- Göçün düzgün çıktı

Bozgun insin

3- Sırtın teneşire gelsin

Ellerin yanına yatsın

4- Çenene hırsız taşı dokunsun

5- Ocağın sönsün

6- Sesin soluğun kesilsin

7- Soyun kurusun

8- Zıkkım olsun

9- Boynun altında kalsın

10- Boyun devrilsin

11- Gözüne dizine dursun

12- Köküne kıran girsin

13- Yediğin içitiğin burnundan gelsin

14- Allah belanı versin

15- Allahtan bul

16- Ettiğini bulasın

9- AĞIT (AĞLAMA)

 

Yöremiz ağıtları Şamân kökenli olup, sözlerle halâ geçerliliğini muhafaza etmektedir. Ölüm vukuunda acılar, Hüseynî makamı şiirlerle dile getirilirdi. Bu gün söylenen şiirlerin çoğu unutulmuş, yalnız makam kalmıştır.

Örnek:

Ölüm geldi bizim ilde kışladı

Büyük kızdan genç oğlandan başladı

Enişli çıkışlı şu zalim dağlar

Dillerim dursa da gözlerim ağlar

Yastık melul melul döşek kan ağlar

Hepiniz de aynı koldan gelin turnalar

Alığı alan alığını götürür

Kimsesi olmayan bağrını geçirir

Çok analar çok yavrular uçurur

Uçuramadım yavrularım kaldı yuvada

Havadasın deli gönül havada

Ciğerciğim kavruluyor tavada

Bizi bıraktılar garip yuvada

Yuvalar bekçisi boz kuşa döndüm

Kurbağalar ötüşür susuz göllerde

Dumanlar tüter mi oğulsuz evlerde

Çelgisiz damlar ile perdesiz evlerde

Kimsesiz evlerde duman tüter mi?

Çiğdem çıktı yaralarım sızılar

Anasız olur mu körpe kuzular

Anasız yavruyu uçuramadım

Uçurup ta bir dala konduramadım

10- ATA SÖZLERİ VE DEYİMLER

Alçak eşeğe binmek, yünlü koyunu yolmak kolaydır.

Gölden su gelinceye kadar, kurbağanın gözü belerir.

El kadar eri olanın, dağ kadar yeri olur.

Samanı bücük, ekmeği çocuk tüketir.

Dul herif, dulkarı, oduncunun heybesinde, tuzcunun torbasındadır.

Ana gezer, kızı gezer, alaköpek ev düzer.

Et kesmez bıçak el keser, iş bilmez karı dile düşer.

Çingenenin eline eşek geçerse, hükümet meydanında cirit oynar.

Köpeğin pisliği lâzım olunca, çaltı dikeninin tepesine pisler.

Akıllı saygı sayarken, deli oğlan everir.

Kahirsız bir kaya varmış, onun dibine de karınca yuva yapmış.

Yağ ile yavşan pişer.

Çok tamah dağda domuz güttürür.

Yük çeken deve bağırgan olur.

Elin iyisi, itin dayısı olmaz.

Malın iyisini pazar, insanın iyisini mezar ayırır.

Söğüt ağacının közü, yalancının sözü olmaz.

Sana taş ile gelen sen aş ile git.

Uykusu gelen katığı, karnı acıkan yatağı neylesin.

Yavrulu kazın boynu yoluk olur.

Ağrımayan başa soğan sardık.

Köpeğin kuyruğu kalıba sığmaz.

Köpek işgenbeye bağlanmaz.

Yol bükü çamura çöker.

Anası ölen gelin, babası ölen bey oldum sanırmış.

Suratı ekşi olanın balı acı olurmuş.

Bir kere tökezleyen atın, başına vurulmaz.

Evvelden idi o tımar; öldü eşek, kaldı semer.

Başındaki kışı düşünmez, başkasının işini düşünür.

Köpekle dalaşmaktansa, çalı dibini dolaşmak daha hayırlıdır.

Küçükbaş mal, düğünde oynatamaz, ölümde ağlatmaz.

Başa gelmez iş olmaz, ayağı almaz taş olmaz.

Yazın eli oynayanın, kışın tenceresi kaynar.

Keçi sürüsü geriye dönünce, uyuzu öne düşer.

Elin yağlı ise, başına çal, kimseden fayda yok.

Kancık kuş yapar yuvayı, içini sıvayı sıvayı.

Çağrılmayan yere gidilmez, çağrılan yerden kalınmaz.

Aklı eksik köpek, baklavadan pay umar.

Odunun iyisi et pişirir, erkeğin iyisi kadın şişirir.

Karı tava geldi ömür tükendi, saç tava geldi hamur tükendi.

Erkek eşeğinden, karı döşeğinden belli olur.

El eli azdırır, harmanı yel azdırır.

Ekmeğin kuru olacağına, ayranın duru olsun.

Alma garibin ahını, ya gazelde ya ezelde çıkar.

Göçün bir gidişi vardır, bir de dönüşü.

Görgülü kuş, gördüğünü işler.

Lâfını bilmez kişiler, gözü tepesinden ışılar.

Evinden çıkan el olur, kavak başında yel olur.

Ulu sözüne bakmayan ulur.

Kırk yılda bir fenerci olduk, ay akşamdan doğdu.

Deve sekiz, yük dokuz.

Eri yanında, yavrusu koynunda.

İt olsunlar inlerinde ürsünler.

Ötmez davulla arkasına düştük.

Kendi küllüğünde öten horozun sabahı tez olur.

Yürüğün kütüğe selam verdiği zaman (Göç zamanı).

El işini laf eder, bu düşünü laf eder.

Kadın otuzunda, deve dokuzunda yüke oturur.

Erim er olsun da, evim çalı dibi olsun.

Beş keçili bir oğlaklıyı, bir oğlaklı da beş keçiliyi beğenmez.

Para şıkırtısı, gelin kıkırtısı, zini takırtısı, menfaattır menfaat.

Kocakarı zıkırtısı, damla tıpırtısı, borçlu lakırtısı mazarrattır mazarrat.

At içinde öğrek gibi yağ içinde böbrek gibi

Sap kabarı, sahibi kubarır, ölçek getirir habarı

Gurgurum oğlumsun (Bonkörlük ifade eder)

Erken oğul veren arıdan, kocasından sonra kalkan karıdan hayır gelmez.

Yayan yürümemiş, yavan yememiş

Oruç tutan öz için, sürme çeken göz için

Kapının ağzına koydu kızı, isteyene verdik sözü

Bulan dört bağlar, bulmayan dert bağlar.

Kazandığı darı, koyduğu sepet

Taş yerinde ağır.

Ne umuyorsun bacından, bacında ölüyor acından.

11- DİL YAPISI

Türk dil kurumunca tespit edilen kelimelerden başka yöremizde kullanılan kelimeler:

1- Hattu Baş örtüsü

2- Gazba Çocuk önlüğü

3- Dıkıcık Azıcık

4- Siğmecik Saklambaç

5- Götleme Zıplama

6- Gongalak Kelebek

7- Emen Çukur

8- Lök Tavan arası

9- Öngül Hedefe ateş etme

10- Ebiş Sırtlama

11- Dıkı Az

12- Gastana Şaka

13- Tengerek Kirmen

14- Gıynaşık Aralık

15- Ellem Her halde

16- Döllenmek Sallanmak

17- Dayfalmak Bayılmak

18- Garıncamak Kıskanmak

19- Yüğürmek Döllemek

20- Meh Al

21- Çılgısız Geveze

22- Yalacan Derin olmayan kap

23- Bayın Bakayım

24- Zilcan Siyah

25- Çamal Toplan

26- Afacan Zehir

27- Manam Bana ne

28- İncen Ne edeceksin

29- Pösgüle Yanan çapıt

30- Gonursu Yanan kıl kokusu

31- Oyu Ya- Düştüm oyu

32- Meçikli Öfke

33- Terkenli Öfkeli kız

34- Boduç El testisi

35- Kösülmek Uzanmak

36- Meste Kapı ağzı

37- Diynem Demek istiyorum

38- Fıldırtmak Ani atmak

39- Çırlavık Ağustos böceği

40- Dibile Ekmek yapmakta kullanılan toprak kap.

41- Hulübe Haşlanmış taze fasulye

42- Çarpana Renkli desenli kolon

43- Peselek Az üyünen buğday

44-Sinne Çarık ipi

Bu Web Sitesi En İyi 1024x768 Ekran Çözünürlüğü ve Gerçek Renkte Görüntülenebilir.
Webmaster: N.Yaşar Akgül

Web hosting by Somee.com