ÇANAKKALE MUHAREBELERİ’NDEN BİR ANI
Kaleme Alan: Veli Karaca
Anlatan : Ali Yaşar “Ben Şarkikaraağaç Kazası Yenişarbademli Kariyesi’nden 1301 tevellütlü, Anafartalar Grubu 21. Fırka, 12. Alay, 6. Tabur askerlerinden İmamoğlu Ali. Çanakkale Cephesi’nde bir yaz boyu devam eden şiddetli muharebelerden sonra her iki tarafça tahkim edilen düşman siperleri ile bizim siperler arasında, 10-15 adım bir mesafe kalmıştı. Zaman zaman siperlerden çıkarak bomba, süngü, lâğım ve ateş baskınları şeklinde muharebeler yapıyorduk. Ayrıca keşif kuvvetleri içinde Emriatlı ve Emriyaya adı ile iki teşkilat vardı. Yağmurlu ve fırtınalı zifiri karanlık bir gecede, ikinci siperden, birinci sipere, emri yaya olarak rapor götürmem için vazifelendirildim. Yedimde rapor ile beraber elbisemdeki çaprazlara takılı (4) bomba taşıyordum. 1. Siperden, 2. Sipere hareket ettim. Yağmur ve gök gürlemesi şiddetini mütemadiyen artırıyordu. Yola çıktım. Farkında olmadan kendi siperimizi atlayıp düşman siperleri bölgesine girmişim. Burun buruna bir insanla karşılaştım. Tahminim bu bir nöbetçi asker idi. Bir şeyler söyledi, dili bizim dile benzemiyordu. Her halde parola soruyordu. Hiç tereddüt etmeden boğazına sarılarak onu orada boğdum. Hemen 2-3 adım ilerisinde ışıklarla donanmış bir yer altı siperi girişini gördüm. Aşağıdan mızıka sesleri geliyordu. Yaradana sığınıp, “Allahü Ekber!” lâfzı ile yanımdaki 4 bombayı göğsüm üzerindeki fitilden ateşleyerek ard-arda içeriye salladım. Altımda yer sarsılıyordu. Yine Yaradan’a sığınarak bir istikamet tayin ettim ve o istikamete hızla koştum. Tahminim bir çeyrek saat sonra kendimi bilinmeyen bir yerde buldum. Yağmur devamlı yağıyordu. Çok susamıştım. El yordamı ile birikmiş yağmur sularından kana kana içtim. Ama biraz tuzlu idi. Sabahın getirdiği alaca karanlıkta gördüm ki içtiğim su şehit kanları ile birleşmiş, kıpkırmızı akıp gidiyordu. Etrafım yağmur suları içinde uzanıp yatan Şehitlerle dolu idi. Hele içlerinde bir tanesi vardı ki, En’am’ı avucunun içinde sıkılı kalmıştı. Sanki bana hal diliyle: “Bu kitabı sana emanet ediyorum” diyordu. Ben de “...Nasrûn Minellahi ve Fethun Garip” (Zafer Allah’tandır ve fetih yakındır) Ayetini okudum ve üzerine eğilerek kanlı yanaklarından öptüm ve şefaat diledim. Kanları suya karışıp akıp giden et ve kemiğini bu topraklarda sergileyen Şühedayı seyre daldım. Nerede olduğuma gelince: Kendi siperim olan 2. Siperin tahmini 100-150 adım gerisinde olduğumu öğrendim. Gün doğmadan kendi birliğime iltihak ederek birlik komutanına bir gece içinde olanları anlattım. O da, duydukları bomba gürültüleri ile hadiseyi teyit ettiler. Raporun muhteviyatı hedefe ulaşmıştır, diyerek beni kucakladı. Ruhlarına El Fatiha. Bu ve buna benzer kahramanlık menkıbeleri harp dönüşü gaziler tarafından köy odalarında anlatılırdı.
|
Bu Web Sitesi En İyi 1024x768 Ekran Çözünürlüğü ve Gerçek Renkte
Görüntülenebilir. |